..my life..
Gezi
İstanbul’un Taşı Toprağı
7 Tem
Eskiden İstanbul’da gerek okumak, gerek yaşamak, gerekse gezmek için hep düşünceler içerisine girerdim ta ki İstanbul’a yerleşene kadar.
Herşey nasipten öteye ulaşamıyor ne yazık ki. Hayat çizgisi sizi elinizde olmayan sebeplerden ötürü sanki denizde yüzen bir sandal misali dalgalara teslim oluyorsunuz. Fakat sizin tek farkınız elinizde küreğinizin olmaması! Küreğiniz elinizde olsa belki bir nebze hayatınızı yönlendirme şansınız olacak.
Her daim hayattan keyif almasını bilmezseniz sizi çok daha kötü günler bekliyor demektir. Sonuç olarak herkes bir şekilde hayatını idame ettirme derdine düşmüş. Kimileri para kazanmayı bir hırs haline getirse de kimileri bulunduğu işi kaybetmemenin derdine düşer, kimileriyse koltuğunu daha fazla yükseltme yada mevkisini artırma derdinde. Anlayacağınız herkesin kendince bir derdi var. Derdi olmayanın dermanı olmaz sözü insanın içine öyle işlenmiş ki. Derdimiz olmaması gibi birşey söz konusu bile olmuyor. Herkes kendince kendine birşeyleri dert ediniyor. More >
Safranbolu – Anadolu’nun Şirin Toprağı
26 Nis
Nihayet uzun zamandır gitmek isteyip te gidemediğim bu şirin anadolu beldesine gitme fırsatım oldu.
Şehir eski çağlarda Homeros’un İlyada destanında geçen Paflagonya bölgesinde yer almaktadır ve bilinen tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar gider. M.Ö. 3000 ve 4000 tarihli tümülüsler, Safranbolu’nun insan yerleşimi açısından uzun bir tarihi olduğunu göstermektedir. Şehir Flaviopolis, Theodoropolis, Hadrianopolis, Germia ve Dadibra (Dadybra) gibi antik kasabalarla yorumlanmıştır. Bölgedeki bilinen ilk medeniyetler Hititlerin komşuları olan Gaspalar ve Zalpalardır. Bölgede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar (Bizans), Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır.
Şehir Selçuklular tarafından fethedildiğinde adı Dadibra idi. Safranbolu, Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın oğlu Muhiddin Mesut Şah tarafından 1196 tarihinde Türklerin eline geçmiştir. Muhiddin Mesut Şah, Yunan-Bizanslı nüfusa savaşmadan teslim olmaları durumunda hayatlarını koruyacağına söz vermiş fakat kayıtlara göre şehir savaşla ele geçirilmiştir. Hıristiyanlara ne olduğu hakkında bir bilgi yoktur. 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğulları, 1326-1354 tarihleri arasında Candaroğulları ve 1423 yılından sonra da Osmanlı Devleti’nin elinde bulunmuştur. Şu anki Kıranköy bölgesinde, Yunan topluluk bulunmaktaydı. Burası daha sonra merkez Yunan mahallesi olmuş ve 1923’teki nüfus değişimi bu bölgede gerçekleşmiştir.
Kosova – Makedonya – Arnavutluk
6 Haz
İlk duragimiz pristine oluyor. Pristinenin fusove kosovasinda kaliyoruz. Kucuk sirin bir belde merkez pristineye gidip gelmek icin yoldan gecen taksi dolmuslara 50 cent karsiligi binip gidip gelebilirsiniz. Gunu birlik prizrene gidiyoruz. Prizren kesinlikle gorulmesi gereken bir sehir. Osmanlinin mimarisi beni saraybosnadan sonra ancak bu kadar etkileyebilirdi. Prizrende Maraş mahallesi bolgesi oldugunu gorunce cok sasiriyoruz. Arkadasimizin anlattigina gore kosova, arnavutlar ve makedonlar turkleri seviyorlar. son otobus 18:30 da oldugundan kacirmadan geri pristinaya donuyoruz.
[ad] Boş reklam alanı (#1)!
Atina – Prag – Amsterdam
7 Kas
Avrupa seyahatime bu sefer İstanbul-Atina-Roma-Barselona-Prag-Viyana-Amsterdam-İstanbul şeklinde bir programla devam edeyim dedim. Genel manada Atina ve Prag ı çok beğendim ama özellikle Prag. Zaten Barselonayı ve Romayı önceden gezip görmüştüm bir tekrar atayım dedim. Tıpçı olunca herşeye tekrar atmak huyumuzda var herhalde. 🙂
Atina
Bosna Hersek / Don’t Forget 93
26 Kas
Bosna Hersek – Bizden Biri – 93’ü Unutma
Yaklaşık 4.500.000 kişilik nüfusu olan bir ülkedir.
1995 yılına kadar süren Bosna Savaşı’ndan sonra Dayton Barış Antlaşması imzalandı.
Dayton Anlaşması için, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, “Hayatımda atmak istemediğim bir imzaydı. Ama imzalamak zorunda bırakıldım” dediği bir anlaşma. Anlaşma şartları gerçekten çok ağır. Başta Boşnaklar adeta siyasi baskı ve abluka altına alınmış bulunuyor. Diğer taraftan tüm insiyatifler, Avrupa ülkelerinden sırayla ikişer yıllığına atanan temsilcide toplanmış. 2011 yılında temsilci atama sırası, Danimarka’da olduğundan şu anda Bosna-Hersek’i Danimarkalı temsilcisi yönetiyor. Ülkede bulunan bu yüksek temsilcilik şu anda cumhurbaşkanını görevden alma dâhil birçok yetkiyle donatılmıştır. 800 milletvekili var. Üç cumhurbaşkanı, Üç Başbakan ve üçer bakan var. Her şey üç. Boşnaklar, Sırplar, Hırvatlar sırayla başa geçiyorlar. Birinin ak dediğini, diğerleri kara diyor. Sonuçta Avrupalıların atadıkları temsilcinin dediği oluyor. Bu nedenle, bu temsilciye kral diyorlar. Yani Bosna-Hersek’i Avrupalılar yönetiyor. Tabi ki, sonuçta Müslüman Boşnakların dediği değil, Hırvatların ya da Sırpların dedikleri oluyor.
Boşnaklarla olan konuşmalarımda Bosna Hersek’te savaşın bitmediğini sadece durduğunu hatta şekil değiştirdiğini yani soğuk savaş olarak devam ettiğini öğreniyorum. Gerek ekonomi gerekse diğer yönlerden Sırplar ve Hırvatların bu soğuk savaşta önde olduklarını dile getiriyorlar. Tek ümitleri yeni yetişen genç nüfus. 5 bin civarında genç nüfusun ülkenin geleceğini daha iyi konuma getireceklerine inanıyorlar.Türkiye’den önemli yatırımcıların buralara geldiğini fakat yönetimden izin alamayıp yatırım yapamadıklarını söylüyorlar.
Boşnaklar Türkleri çok seviyor. Fakat en hoşlanmadıkları mevzu ise herşeyimizin dilde olması icraat görmek istiyorlar.
Sevilla’da 3 Ay
25 Kas
Andalucianın (Endülüsün) başkenti Sevilla’dır. Sevilla, İspanya’nın güzide şehirlerinden birisidir.
İspanya’da 3F kuralı hakimdir yani; Futbol, Flamenco, Fiesta (Festival).
3 aylık erasmus deneyimimde İspanya/Sevilla’ya yolculuğum İstanbul-Roma-Madrid-Sevilla aktarmalı olarak ulaşıyoruz. Şirket sayesinde kalacak yer ayarlanıyor. Meğerse şirketin sahibi türk, eşi ise ispanyolmuş o yüzden pek fazla zorlanmıyorum. İspanyolca temel düzeyde dil eğitimi ve erasmus yaptığıma dair evrakları şirket kendisi ayarlıyor. Bense gezmekle ilgileniyorum.
Sevilla’nın gezilecek çok yeri var. Turistik bir şehir. Her gelen 2 gününü Sevilla’ya ayırıyor.
Real Alcazar
Kraliyet sarayı yemyeşil dönemin en meşhur saraylarından birisi olsa gerek ihtişamıyla beni büyülüyor.
Edeler Diyarı – Kahramanmaraş
20 Eyl
Edeler Diyarı – Kahramanmaraş
Memleketim diye demiyorum Kahramanmaraş Türkiye’nin hatta gezdiğim ülkelere gördüğüm şehirlerden en iyi ve sakini diyebilirim. Kahramanlığıyla nam salmış ve Dünya’da madalyalı tek şehir olma ünvanıyla eşi benzeri olmayan güzide şehirlerimizden birisidir Kahramanmaraş. Fransızlardan halkın çabasıyla kurtulmuş milliyetçi bir şehirdir. Fransızlar şehri işgal ettiği zaman kaledeki bayrağı fransız bayrağıyla değiştirmişlerdir. Günlerden cuma ve hutbede imam ulu camiden kaleyi işaret ederek “Kalemizde yabancıların bayrağı dalgalanırken ben bu namazı kıldırmam demesiyle halkın o bayrağı indirerek bizim bayrağımızı koymaları bir olmuştur.” İlk kurşunu ise halen çalışır vaziyette olan tarihi kale dibindeki hamamdan çıkan iki tane peçeli bayanın peçelerini açmaya çalışan Fransız askerlerine kurşun sıkan Sütçü imam başlatmıştır. Türbesi kaleye yakın gidilebilir. İnanışa göre kale ile Kahramanmaraş lisesi arasında bir tünel olduğu söylenmekte ve zamanında hem sığınak hemde saklanmak için kullanıldığı söylenmektedir.
Kahramanmaraş meşhur dondurması, kırmızı biberi, tarhanası ile adından sıkça söz ettirir. Tekstil ve Altın işinde Türkiye’nin önde gelen illerinden biridir. İşsizlik Türkiye standartları altındadır. Su konusunda Türkiye’de barajı en çok olan ilimizdir, su sıkıntısı yoktur ve çeşme suyu çok rahat içilebilir.
Altını özellikle çizerek belirtmek istiyorum ki Kahramanmaraş ili merkezi Akdeniz bölgesindedir.Eğer bir gün yolunuz bu güzel Akdeniz şehrine düşerse; Küçük evden paçasını yemeyi, Yaşar pastanesi (Mado)’nden yada Kervan pastanesinden dondurma, Haşiroğlu yada Şitar tarhanadan firik-tarhana yemeyi unutmayın. Ayrıca geceleyin Ahir dağının eteklerine kurulmuş Seyir Cafe’ye çıkmayı unutmayın. Gündüz yada akşam vakti Kahramanmaraş Kalesine çıkıp bir şehir manzarasını izlemeyi unutmayın. Bakırcılar ve kapalı çarşıyı gezip hediyelik eşya alabilirsiniz. Özellikle anahtarı kendi içerisinde gizlenmiş olan küçük sandıklardan alabilirsiniz. Kahramanmaraş sürekli gelişen yapısıyla son zamanların en büyük alış-veriş merkezlerinden birini geçtiğimiz aylarda açmıştır. Piazza Avm bölgeye hitap edecek şekilde büyük bir alış-veriş merkezi konumuna sahiptir. Konaklama için bir çok yer mevcuttur. Ilıca-Kaplıcalarına bir hafta sonu gidip huzurlu şehir stresinden uzak dinlenebilirisiniz. Müzesinde ise Kahramanmaraş’ın bir çok tarihi geçmişine tanıklık edebilirsiniz. Germenicia yaşayan şehirin bir çok kalıntısı Kahramanmaraş’ta gün yüzüne çıkartılmıştır. (Kahramanmaraş’ta üç mahalle, Roma İmparatorluğu’ndan kalma eserlerin üzerinde oturuyor. İlerde Arkeopark yapılarak turistlerin ilgi odağı olması bekleniyor.)
[ad] Boş reklam alanı (#1)!
Doğal ve tarihi güzelliklerin yanısıra Maraş’ın Kapalıçarşısı’nda bulabileceğiniz ceviz oyması sandıklar ve altın işlemeciliği göz kamaştırır.Harry Potter, Truva, Yüzüklerin Efendisi gibi dünyaca ünlü filmlerde kullanılan çarıkların imal edildiği Dedem Osmanlı Çarıkları Kahramanmaraş’ın Bakırcılar Çarşısı’ndaki küçücük bir dükkanda imal ediliyor. Eğer çarık almak istiyorsanız uğrayın derim. Yemek konusunda zengin menümüz vardır. Baraj üzerine kurulu balık lokantalarından balık, merkezdeki iş bankasının arkasındaki lokantalardan farklı lezzetler deneyebilirsiniz. Közde künefeyi ise Abdulhamit han camii nin orda Tatlım közde künefeden künefe yiyebilirsiniz. Abdulhamithan camiinin şehrin heryerinden güzel manzarasını gözlemleyebilir ve bu eşsiz camiiyi gezebilirsiniz. Ayrıca Ulu camii, medrese ve yer altı çarşısı, kapalı çarşı gezebilirsiniz.
Burada da Bir Dünya Varmış! Vuslat&Ayrılık
20 Eyl
Şehir değildir insanı üzen, birilerinin varlığı yada yokluğudur aslında.
Gün geçmeye ki yeni şeyler yaşamayasın. Hayatımız hep bir atraksiyon dahilinde ilerliyor desem yeridir. Meslek hayatıma Şırnak’ta (Şehr-i Nuh) başladım başlayalı farklı bir atmosferde olduğumu gördüm. Mecburi hizmet kavramı çıktı çıkalı kimse doğuda perifer de çalışmaktan kaçıyor. Şırnak denilince sanki bu taraflarda yaşanmaz gelinmez gibi bir algı var insanlarda. Evet gelene kadar basından gördüğümüz, bildiğimiz oydu. Ama basında çok abartılarak lanse edildiği de bir gerçekmiş. Buralarda memleketimin bir toprağı değilse kim gelecek? Lafa gelince bizim toprağımız gitmeye gelince gitmemek için elimizden geleni yaparız. Yalnız buraya gelmeyip te mecburi hizmetini Ankara’da yapan insanlar, torpille başka yerlere gidenler yada mesleğe hiç başlamayıp sürekli rapor alanlar bilirim. Torpili çok yakinen görmekte varmış buralarda. Buradaki insanın doktora ihtiyacı yok mu? Sonuçta iyi insan kadar kötüleri de var diğerlerinin suçu ne? Burada herşeye rağmen dayanan buralı binlerce insan var. Bizler ise geçiciyiz. Geçici olarak gelmeye bile korkuyorsak biz buraları unutuyorsak eğer devlette unutsun. Sahiplenmeye gelince sahipleniyoruz ama maalesef gelmiyoruz.
Burada da bir dünya varmış evet çünkü buralar gerçekten çok farklı yerler. Olaylar yaşandıktan sonraki günlerde sanki bir şey yaşanmamış gibi herkesin çarşı pazarda olması, yaşaması başlarda çok garibime gitsede; insan alışıyor burada herşeye, olay olacağı zaman yada olduğu zaman dışarı çıkmazsın, zaten çarşı pazar heryer kepenkler kapalıdır; ama diğer günlerde bir şey olmamış gibi hayatına devam edersin.